13 Kasım 2008 Perşembe

Beden dili eğitimleri ve otomat bedenler

Beden dilini iyi kullanarak geçici amaçlarına hızlıca ulaşabilir bazı insanlar,
çünkü istedikleri de, yapabildikleri de böyle bir otomat beden olarak kalmak olacaktır belki de. İnsan kaynakları piyasasında, ne de olsa bu tür eğitimlere artık sıkça rastlamak mümkündür.

Aslında, kendini kandırıcı bir boyuta saplanma hali ile önemli bir tehlikeyi de içinde barındıran günümüzün bu kısa yollarından geçerek, hızlı hayat temposuyla başa çıkma yolları, pek çok şirketin vazgeçilmezi olmuş durumda. Bir de pazarlamacı veya lider gibi pozisyonları dolduracaksanız, sizin için de elzem bir durumdur, kimbilir?

Peki bu eğitimlerin biraz ötesine geçerek, farklı bir bakış açısıyla bedeninize yaklaşmayı deneyip, kendinizi başka yönlerden de keşfetmeye ne dersiniz? Belki benzer düşüncelere sahipseniz, yazışabiliriz.. cumhurkocalar@gmail.com

21 Ekim 2008 Salı

Galata’da bir C.tesi, Görünürlük-4

Etkinlik

Sonbaharın içinde olduğumuz şu günlerde, Galata semtinin sanatsal atmosferinde tekrar birlikteyiz.

Karma sanatçıların ve etkinliklerin bu eşsiz mekanında geçen yorucu ama keyifli bir günle, bu seneki sanat yapıtlarıyla olan karşılaşmalarımız gerçekleşirken, onları hafızalarımızda akıp giden zaman içinde süregelecek yolculuklarına doğru teker teker sessizce uğurlamış olduk.

Hep çarpıcı etkilenimleri beklemeye şartlanmış Çağdaş Sanat seyircisi için, (neredeyse unutulan) sosyal ve gündelik konularında aslında, tüm yalınlıklarıyla ne kadar çalışılmaya değer olduğunu çok açık bir dille bizlere yansıtmaktaydı.
[(1) , (2) ve (3) tarzı bazı projelerde ki gibi]

Tarihi semtimizin çoktan hak ettiği sanatsal misyonunu canlı tutacak, böylesine güzel bir etkinliğe verdiğiniz katkıdan dolayı, herkese gönülden teşekkürler..

Etkinlikten bazı seçmeler:

(1) ** Video, sohbet ve atölye şeklinde gerçekleşen Tugay Başar'ın sunduğu beden perküsyonu da çok boyutlu (toplumsal-sanatsal-felsefik-psikolojik) bir şekilde ilk karşılaşanların algılarını zorlayan bir çalışma olarak, varlığını uzun bir süre hissettireceğini ve genişleyen meraklı katılımcılarına doğru açılımını sürdeceğini gösteriyor.

(2) İdil Kemer'in uzun bir süre yaşamış ve kültürel bağları oluşmuş ama buna karşın tahrip edilebilmiş bir semt olan Sulukule için düzenlediği cenaze yürüyüşünün Galata sokaklarındaki görünümü hafızalarda bıraktığı izle hatırlanacaktır.

(3) Nebahat Erpolat'ın semt çocuklarına ayırdığı zaman dilimi içinde, onların alan gereksinimlerini hisseden ve biraz erken büyümüş gibi olsalar da canlılıklarını henüz yitirmedeklerini gösteren fotoğrafları semt dükkanlarında bizleri karşıladı.

Defne Erdur Bedik'in seyirci ve performans arasındaki ilişkinin öznel değerlendirmeler boyutuyla irdelendiği etkileşimli çalışması da ilginçti.

Alper Akçay'in teknolojik aksaklıklardan ötürü oldukça gecikmeli başlayabilen şamanik dansı ise yine seyircisinin hayranlığı ile karşılandı.

* Seçil Yaylalı'nın iplerle gerçekleştirdiği yerleştirme ise, kaçırılmadan görülmeye değer oluşunun ötesinde, sanatçının davetiyle içine fiilen katılmaya da sağlayan pek çok farklı boyuta geçmeyi kolaylaştıran, son derece ortak yaratıma ve kaynaşmaya açık bir çalışmaydı...

"Sanatçının
eşsiz ve kusursuz yaklaşımıyla, insanı ve toplumu dinamik bir tarzda modelleyerek seyre açan bu yapıtı, oldukça aşkın ve derin bir etkileşim içinde kalmayı sağlıyor. " Hiç unutamayacağım, ayrıca eserlerini incelemeyi ve izlemeyi sürdüreceğim.. http://gorselsanat.blogspot.com/

----
* http://www.secilyaylali.com/


** HER BEDEN DUYAR - EVERY BODY HEARS

TUGAY BAŞAR - TİMUÇİN GÜRER

KeKeÇa Beden Perküsyonu İkilisi - KeKeÇa Body Percussion Duo

tugaybasar@kekeca.net 90 536 451 32 72
----

Sanat ve Teknoloji Festivali, 7-16.11.2008

Festival

Dijital bir özne olarak hallerimizi ele almayı ve sorgulamayı hedefleyen festival, zengin içeriği ile yine bizlerle.

http://08.a-m-b-e-r.net/
info@a-m-b-e-r.org

Gelişmeler ve yorumlar için, http://movementvideo.blogspot.com/ izlenilebilir.

8 Haziran 2008 Pazar

Fiziksel Tiyatro - Subvoid - Ece Gözmen

Haber

Farklı bir gerçekliğin de algılanabilirliği üzerinden verdiği eserler ve yaptığı çalışmalar ile uluslararası başarı kazanmış bir grup..

Kaynak: Facebook e-Grup

Maddenin somut bir gercekligi olmadigi gibi, bedeninde beyinde olusan bir goruntu oldugunu ve herkesin aslinda kendi beynindeki ekrani izledigini; 'kozmik tek an’a goreherseyin kendi icinde kendi kodlarina her zaman sahip oldugu gercegi ile, gecmis, simdiki ve gelecek tum zamanlarin ayni anda var oldugunu ve bu sebeple,bir olgunun sonucunun onu yaratan nedenden once gelmesiyle baslamadan bitebilmesini desifre eden, somut goruntunun altinda yatan soyut gercegin pesinde,bilincalti ozgurlugu ile karsi durabilme cesaretinin hayata getirdigi Subvoid,ic ve dis karmasalari ortak bir noktada bulusturup sonrasinda daha da fazla karistirmaktan hoslaniyor, kendi icinde surekliligi olan zitliklar ve gercekligin illuzyonlari ile besleniyor.

As is known the matter has no concrete reality. Likewise the body is an image reflected in mind,everyone watches their own screen created by their-self. In terms of the cosmic moment,everything embraces the codes of the past, present and the future within itself,thus the result of an event actually comes into being before the cause that has led to that very event. Subvoid came into being by daring to stand against what lies behind the visible in search of an abstract reality by means of free subconscious. It brings the inner and outer conflicts together and likes to mingle them,it feeds with never ending contradict illusions of reality.

http://www.subvoid.com/

3 Haziran 2008 Salı

Yüzleşme - G.McMillan

Dans Tiyatrosu

Eser, ortak bir tema üzerinden dansçıların dünyalarında akıp giden içe dönük hikayelerin buluştuğu müzik eşlikli dışa vurumlarının, ilginç bir dekorda buluşmasıyla oluşturulmuş akıcı görsel bir atmosfere sahipti.

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Tai Chi - Esat Ataç

Çalışma

Tai Chi'de varolan o eşsiz günlük yaşam (felsefesi) desteği sayesinde yaratılmış olan hareket estetiğinin; kendi içinde yüzyıllardır şekillenip özgün vazgeçilmezlerini oluşturduğu tahmin edilebiliyor.

Esnek, güçlü ve çevik diliyle yaydığı o akış enerjisinin, çevresini bu denli etkilediği başka bir sanatta pek yok doğrusu..

İşte tüm bu incelikleri, kendi duruş bozukluklarınızdan başlayarak adım adım düzeltecek şekilde, Esat Ataç'ın çalışmalarında farkedip deneyimleyebilirsiniz, fakat öğrenebilmek birazcık zaman alacaktır..

Çalışmalarda şartlanmış zihinlerimizin bedenimize olan komik müdahaleleriyle tanışmak ise, en keyifli yan olacaktır.

Çin'deki günlük yaşamın içersinde yer alan bu tür enerji ile kucaklaşmaya dönük birlikteliğe her zaman hayran kalmışımdır. Gün gelir bizde de sabahları parklarda, yaşlılarımızın bile katılmaya can attığı egzersizler olabilirse, belki şu hastalıklara yakalanıpta sonra bağımılısı olduğumuz ilaçlarla, yan etkilerini de umursamadan tedavi gördüğümüzü varsayarak kendimizi kandırmak yerine, vücudumuzu hiç olmazsa basit egzersizlerle zinde tutarak, biraz daha sağlıklı kalabilen bir toplum olabiliriz düşüncesi ve umuduyla, katkılarından dolayı teşekkürler sana, Çatı ekibi* ..

*Bir genel kurulu daha geride bırakan ekip ile çevresinin oluşturduğu katılımcı projeler ve paylaşılan mekansal kaynakların örnek kullanım anlayışı sayesinde, İstanbul'un 2010 kültür ve sanat dönemine yönelik hazırlıklar sürdürülüyor.

Çatı, yeri kolay doldurulamayacak bir boşlukta, bünyesindeki üyelerine ve dans performanslarına ilgili seyircilerine yönelik özgün bir pusula olma özelliğini koruyarak, farklı projelerle dolu çalışmalarına tüm hızıyla yer vermenin heyacanını her zaman koruyor olacaktır.

25 Mayıs 2008 Pazar

Ezilenlerin Tiyatrosu - Augusto Boal

Çalıştay

"İmgelerin yürüyüşü"ne tanık olmak için çoktan ilgilenmemiz gereken tiyatro türleri olduğunu ancak şu son iki günde yeniden hatırlıyor olduk. Çalıştayı kaçıranlar için şimdilik sadece kaynakları belirtmekle yetineceğim.

Zira festival programı çok yoğun. Bu vesileyle, tüm gruplara gönülden başarılar..

Ayrıca Festivalin her sene aksamadan sürdürülebilmesi dileğiyle.. Hoşçakalın..

Çalıştayla ilgili kısa bir yazım ve kaynak kitaplar:

http://tiyatroda.blogspot.com/2008/05/ezilenlerin-tiyatrosu-augusto-boal.html

8 Mayıs 2008 Perşembe

Felsefe ve Beden - Antonin Artaud

07 Mayıs Çarşamba, 18.30
• "Deleuze'un Artaud'su"
Konuşmacı: David Lapoujade

Dün akşam keyifli bir sunuma katıldık, konuşma ve metin etkileyiciydi.

"Kendi olmayı başarabilmek" .. yolculuğunda Antonin Artaud'ın ağırlıklı olarak Gilles Deleuze üzerinden ve devam edecek konuşma dizisinde diğer çağdaşların da birbirlerinden etkilenişlerini açığa vuran analizlerle dolu, kısaca pek çok ışık kaynağına doğru göndermelerle gerçekleşen yolculuğu tamamiyle izlemek zor olasa da, kaç/ır/anlar için aktarmaya çalışıyor olacağım.

Öncelikle gündelik yaşamın dışında, (hatta yaşamı alt üst edebilecek) çok daha derin felsefi yazılarla karşılaşmak söz konusu olmaya başladığı için, bunları sadece okumak değil, paylaşıp tartışmakta gerekeceğinden, tüm çalışma ve derlemelerimi, meraklı okuyucusuna özel bir şekilde http://felsefemiz.blogspot.com/ sitemden sunmaya başlıyorum.

Benzer felsefelerden güç almayı sürdüren ama öncelikle onlardan habersiz özgün olarak deneyimlenmiş geçmiş pratik uygulamalarımızın etkisiyle, doğaçlamalar sitesi de bu alana bir nevi destek olma görevini üstlenmeyi sürdürecektir.

Herkese daha derinden iyi okumalar dilegi ile..

5 Mayıs 2008 Pazartesi

Beden'e bakış yaklaşımları ve sanatçılar - Gilles Deleuze - Ali Akay

Konferanslar

"Gilles Deleuze ve Beden"

Düzenleyen: Ali Akay

*Simultane çeviri yapılacaktır.

Bir "Akbank Sanat" klasiği haline gelen, Ali Akay'ın düzenlediği Gilles Deleuze üzerine yapılan konferanslarda; bu yıl, Gilles Deleuze'ün beden'e bakışındaki yaklaşım ve sanatçılar söz konusu edilecektir.

Korku Tiyatrosunun kurucusu, ünlü yazar, şair ve ressam Fransız Antonin Artaud;

absürd olarak nitlendirilen bir akım içinde tiyatro ve minimalist hikayelerin yazarı İrlandalı Samuel Beckett;

sinemada yeni bir kurguyu, dili ve sesi ele alan yazar, sinema oyuncusu İtalyan Carmelo Bene;

20.yüzyılın resmine damgasını vurmuş olan ve Eliazabeth döneminden Francis Bacon ile bir akrabalık çizgisi varolan Dublin doğumlu İngiliz Francis Bacon'un ele alınacağı konferanslarda,

Deleuze'ün bu sanatçılara bakışı güncelleştirilerek ele alınacaktır.

07 Mayıs Çarşamba, 18.30

"Deleuze'un Artaud'su"

Konuşmacı: David Lapoujade

08 Mayıs Perşembe, 18.30

"Bene ve Shakespeare : Bedenlerin Dramatolojisi"

Konuşmacı: Jean-Paul Manganaro

09 Mayıs Cuma, 18.30

"Tahammül Edemeyen bu Beden"

Konuşmacı: David Lapoujade

10 Mayıs Cumartesi, 18.30

"Bacon'un Çığlığındaki Resimsel Güçler"

Konuşmacı: Ali Akay

11 Mayıs, Pazar: 18.30

"Spinoza: Bir Beden ne Yapar?"

Konuşmacı: Ahmet Soysal

Saygılarımla

Saliha Kasap Uzun

Akbank Sanat

Tel: 0 212 292 33 94 / 0212 252 35 00 - 123 dahili

Fax:0 212 245 12 28

İstiklal Cad. Zambak sokak no:1

34435 Beyoğlu,İstanbul

saliha.kasap@akbank.com

2 Mayıs 2008 Cuma

Biyolojik Beden ve Cinselliğin Tarihi

Çalıştay

Cinsiyet / Toplumsal Cinsiyet / Cinsellik

Sınır İhlalleri ve Yeniden Anlamlandırmalar Foucault, Butler, Queer

Akbank Sanat Beyoğlu

22 Mayıs 2008, Perşembe 18:30

Sibel Yardımcı Özlem Güçlü Michel Foucault'nun Cinselliğin Tarihi'nde dile getirdiği, cinselliğin baskıcı bir iktidara karşı özgürleşme mücadelesi veren bir güdü değil de yeni bir iktidar biçiminin işlemesinde merkezi rol oynayan bir tertibat olduğu düşüncesi Judith Butler ve onu izleyen Queer kuramcılarının dayanak noktalarından birini oluşturur.

Bu kuramcılara göre, biyolojik bir 'öz'e atıfta bulunduğu varsayılan 'cinsiyet' kavramı da aslında bu tertibatın hükmü altındadır ve dolayısıyla 'biyolojik bedenin' de doğallığının sorgulanması gerekir. Bu aynı zamanda cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim/(karşı cinse) arzu arasında olduğu varsayılan sürekliliğin de sorgulanması anlamına gelir.

Temel olarak bu sorgulamaların ele alınacağı bu atölyede Cinselliğin Tarihi'nin birinci cildi, Butler'ın "Toplumsal Cinsiyet Yanıyor" başlıklı makalesi ve farklı Queer metinleri üzerinde durulacaktır.

22 Mayıs Perşembe 18:30-20:30

23 Mayıs Cuma 18:30-20:30

24 Mayıs Cumartesi 14:00-16:00

Etkinlik Ücretsizdir.
Etkinliklere devamlilik gerekmektedir.
Katılımcı sayisının sınırlı olması nedeniyle rezervasyon yaptırılmasını rica ederiz.Rezervasyon günleri: Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi’dir.Rezervasyon ve bilgi için: Saliha Kasap UzunTel: 0212 252 35 00/123

Gelişmeler-1:Sanal etkileşim dünyası (Site rehberi)

Sitemiz okurlarını ilgilendirebilecek yeni dünyalara açılımlar
soldaki menüde Ana Yollar isimli bölümde yönlendirmelerle sizleri beklemektedir.

Bir de seyir kolaylığınız için olgunlaşmış (ve bir yandan da durmadan güncellenecek anahtar kelimelerini belirleyecek olan) gelişkin (ortak dili açıklamaya dönük) bir site rehberimiz var, artık..

Özetle, yeni oluşan ve canlılığını koruyan sanal dünyalardaki gelişmeler şöyle:

Tiyatromuzun olanaklarını zenginleştirme zorunluluğumuz kendini iyice hissettiriyor, şu günlerde, özellikle İstanbul metropolü örneğinde... (Dün kü "meydan" okuma-ları ile..)
Biliyorsunuz unutmadan, Tiyatro festivali de başlıyor hani, haliyle artık onunla ilgili yazılar da buradan ayrışıyor gibi gözüküyor.. http://tiyatroda.blogspot.com/

Psikodrama sitesi ise, uzmancıl bir yaklaşımla-gözlemlere dayalı disiplinlerarası kesişimin sırlarını paylaşmaya başlıyor. http://psikodrama.blogspot.com/

Bir de Doğaçlama diye yeni bir arakesit doğdu ki; O da zaten hep ayrı disiplinlerle kesişerek büyüyormuş, hem de kendi içinde çoktan (12 yıllık "öznel" mazisinde) yeteri kadar derinleşerek ve yenilenerek, yine apayrı bağımsız bir kanaldan gelişmesini sürdürüyor olmuş.. http://dogaclamalar.blogspot.com/

Meditasyon zaten artık kendi başına yürüyen bir çocuk halini aldı.. http://meditasyonlar.blogspot.com/

Movement-Video teknik içeriğine dalmış takılıyor, gözüküyor. http://movementvideo.blogspot.com/

Sinema-Film-Belgesel atlanılmaması gereken filmlere (özellikle belgesel ve bağımsız türe) israrla sahip çıkışını, sapasağlam duran o son derece değerli olan yönetmenleriyle sürdürecek. http://filmlerden.blogspot.com/

İstanbul hepimizin ortak mekanı olarak, her zaman zaten çok büyük bir önem taşıyor. Bu arada artık kentin sahnesinde olup bitenlere sadece seyirci kalabilmemiz mümkün olmayacak sanırım.. http://istanbuluma.blogspot.com/

Kitaplığımız hepimizin seçtiği kitapların okuma sonrası özet ve yorumlarını toplamaya çalışacak, tatlı tatlı biraz çekiştirerek.. http://kitapokuma.blogspot.com/

Masal çocuklarımıza ve bizlerin çocukluklarına ciddi göndermeler ve eleştiriler içeriyor. Alınmak isteyenlere duyurulur..

Dalgıç ise "Metaforik hayal dünyası" içinde masala eşlik etmek için çoktan hazırlıklı zaten.

Astroloji ve burçlar artık saçmalıklardan çok davranış bilimlerinden hareketle kendince rehberlik görevi üstlenmek üzere özgün çalışmalarını sürdürüyor..

Ekonomi çarpık dünya düzenini tarihsel bir perspektiften ciddi eleştirel bir dille yorumluyor ve sakın haa aldanmayın diyor.. http://ekonomimi.blogspot.com/

Yoga daha bedensel disipline muhtaç, o yüzden diğerleri kadar çok konuşmaya fırsat bulamıyor... http://yogasaati.blogspot.com/

Artık sol içerikli olan kaynak metinlerde seçilerek okumalarımız arasında yer almaya başlıyor, zaman zaman kendi yorumlarımızla da sitelerimize misafir oluyorlar.. http://sol-ol.blogspot.com/

Yine size duyurulmakta belki biraz gecikilmiş, başka bir takım yardımcı siteler ise şimdilik profilde gizleniyor olacak..

Hoşçakalın.

29 Nisan 2008 Salı

Oyuculuk Performansı - Şahika TEKAND

Uygulamalı Bir Çalıştay'dan Esintiler

Şu İstanbul Üniversiteleri Tiyatro Şenliği dopdoluydu bu sene.
Özellikle ustalarla oluşan yakınlıklara açık yapısıyla.
Yani Çalıştayları ile..

Yaşanılandan edinilenler ışığında,
yeniden dillendirmelerle derlenmiş bir anlatım:

"Yapmak, ille de yapmak,
Ne inanmak, ne de tasarlamak.."

"Alıntılarla" Şiirimsi Bir Doğaçlama Performans Bildirisi Taslağı

"Hayatın bittiği yerden işe başlarız",
"Basit ve soyut" bir "dil" ile,
"Biçimi yeniden yaratarak"..

"Klişe"ler devriliverir,
O anda gerçekleşenle,
Alabildiğine dürüstçe..

"Hayatın sızdığı yerler"le karşılaşınca,
"Oyunun kuralları"nı koyarız,
Yani temizlik yaparız..

Olup biten israrla "irrasyonel"leştirilirken,
"Taklit ve hile" ile ilişkimiz kesilmiş,
Nihayet "olana teslimiyet" başlamıştır.

Her oyuncu hatta yönetmen,
Kendini yeniden yaratırcasına sıyrılır,
Tüm "garantiler"inden teker teker..

"Herşey şimdiye getirilmelidir."
"-Mış gibi olan"ın devri çoktan kapan-mıştır.
Burada ancak sadece yöntemler* konuşur.

Ya "gönüllüce teslimiyet",
Ya da "akli evvelliğinle"

Güle güle sana..

Özgün (ve Biraz da Karışık) Öneriler:

Bir yol izlersen o üslubun olur,
hesap vermek zorunda kalırsın.
Oysa;
"Değiştiğin an ise sonsuz(-) olursun."
[Yani diğer bir değişle, kaçışın sonu nereye varır?:
Bazı Çizgi filmler ile geçirilmiş çocuklukların sentezleri..]
"Sadece dürüstlük için kriter koymak mümkündür,
Samimiyet için değil."
Sınırları sevmeyenlerin yaratmaları da söz konusu olamayacaktır..

*
Donup kalan, heyecanla sorun yaşayanların biraz uğraşması gerekir.
Ancak farkındalığınız ve geliştireceğiniz araçlarla var olur
yada yokolursunuz.
(Ama hiç olmazsa, soyunduğunuz rol ile yok olmak, taklit ettiğiniz rolde kaybolmaktan iyidir.)

*

Öteki İlkeleriyle Şahika Tekand:

Kayıtsız empati
Dürüstlük
Yapmak
İçeri, Dışarı
Dışarı, İçeri
Işıklar
Ziller
Oyuncular
Karşı oyuncu
Şahsi alan kırılımı
Feda etmek
Kuralla bir durum çıkarmak
Tüm duygulara tekabül eden vasatlık

Sanatçıya performans sanatıyla sürdürdüğü azimli ve dürüst kavgasında,
Hepimiz için aydınlattığı bu yolda, yaptığı üretken katkılarından dolayı,

Teşekkürler..

* Aktör stüdyocular, Metod oyunculuğu, Sinir sistemi oyunculuğu, Stanislavski ve Neo-Stanislavski yöntemleri, ..

24 Nisan 2008 Perşembe

1970'lerle - Daniel LEPKOFF

Video Sunumlu Canlı Söyleşisinden Çeviri Notları

Çevirmenler: Defne Erdur Bekdik ve Özerk Sonat Pamir

Çatı; Doğaçlama yaratım süreçlerine zamanda geriye doğru derin bir yolculuk yapmak isteyenlerin kaçırmaması gereken bir söyleşiyi gerçekleştirdi.
Ustaya ve emeği geçen herkese candan teşekkürler..

Doğaçlama rüzgarının tesirinde kalanlarla..

1960'ların gölgesinde yeşeren 1970'ler..

Zamanla solmaya yüz tutan 60 ruhunun
son aktif örneklerinden
DANIEL LEPKOFF ile geçirilmiş
3 koca çalıştay haftasının ardından
(dışarıdan ve sadece sonundan) edinilen izlenimler:

1970'lerin ruhu masumiyet, güven, dayanışma, incelik, hassasiyet ve aşk doluydu..

Videolardan edinilen izlenimler ve "söyleşiden aktarımlar" :

O zamanların "çıkış noktaları" "sorgulama"ya daha uygun ve
özgürlük dolu süreçleri paylaşmaya dönük (!),
doğal akışlı yaratıcı çalışmalar (!) bambaşka farklı bir tad içeriyor..

Bu günden çok daha az yapmacık, taklit, kirlenmemişlik içeriyor,
aynı zamanda çok daha fazla kendine özgü, canlı, dürüstlük göstergesi ..

Yani şimdiki pazar yönelimli ve "virtüöz odaklı" çalışmalarla
kıyaslanamayacak kadar sıcak ve huzurlu anların ötesinde akıyor...

Çalışmaların Doğduğu Ortam: Judson Church
Bilinçli ve dürüst açılımların ortamında keyifli hareket araştırmalarının desteği ile (60'larda başlayan uyanışın) 70'lerde olgunlaşan örneklerinden DANIEL LEPKOFF.

Steve Paxton
'ın bakış açısından hareketle ve birlikte bugüne uzanan,
bizlerin de benzer aşkla izlediği çizginin
ilk temel taşlarını hayata geçirişlerinden örnekleri izlemek
nostaljik bir gezinti tadının ötesinde;

bugünün piyasa şartlarına karşı azim ve kararlılıkla dayanışmamızı arttırıcı
ciddi bir mücadeleye girişmenin sürdürülebilirliği konusunda
çok daha bilinçli ve inançlı bir etki bırakıyor üzerimizde..

Geçmişten günümüze uzanan Doğaçlama çalışmalarının felsefesi:
(-DOĞAÇLAMA BİLDİRİSİ- deneme taslağı) şeklinde
kendi özümsediğim "12 yıllık pratiğimin de özgün katkısıyla" -algılay(n)abilinen kadarıyla-
şimdilik aşağıdaki gibi çalışılmaya devam edilmiştir.
("Aktarımsal terimleriyle" beraber özgün tutulmaya özen gösterilen cümleler,
DANIEL LEPKOFF
ışığında karanlığından çıkıyor ve
ilk kez yaygın dil üzerinden
bir bedene kavuşup, "yayınlanıyor".)

< "Tasarımsal hareket sunumu" ve koreografinin yerini alacak doğal yaklaşımlara özlem.

Varolandan koparak yeniliğe doğru,
"Soyut olana yakınlık"la gerçekleşen bir yolculuğun öyküsü.

"Dışa açıklık"la sınırlarda yapılan gezintiler.

Dayanışmacı özgürleşmenin, "duygulara aşırı kapılmayan" ve
"dışarıdan bir hikayeye gerek duymayan" farklı bir varoluş şekli.

Farkındalığı algılarla açan paylaşıma yönelişin enerjisi ile,
Sıradan "gündelik olan"ın dansa akışına izin veren bir süreç.

Beden ve hareket dinamiğinde yeni açılımların çıkış noktaları:
"Sorgulama, Doğallık, Paylaşım, Sorumluluk, Anda yolculuk,.."

"Bedenin zeka"sına ve potansiyeline güvenip, onu harekete geçirme cesareti.

Fiziksel olanla kurulan yakınlık ve "sorumluluk alma" ile oluşan kompozisyonlarda,
mevcut kapasitelerin barındırdığı "hayvansal dinamikler"in izlerini sürüşün yaratımları.

Farklı birşey yapma kaygısı duymadan,
dürüst olanın hareketle araştırılıp, içe odaklanarak gözlemlenilmesi.


Merakın canlı tutuluşu ve doğal kalışın yarattığı heyecan..
..
>

ve zamanla aydınlığa kavuşacak,
TEREDDÜTSÜZCE paylaşımlarımızla dışa yansıyacak
parlak-doğal bakış açılarımız..

Dans Tarihinde yolculuk için kaynaklar: "Martha Graham" ...

Tiyatronun ustalariyla bir panelden aktarimlar:http://psikodrama.blogspot.com/2008/04/tiyatro-ve-dogaclama.html

15 Nisan 2008 Salı

Okuyucu dağılımı: 2008 Şubat-Nisan

Son 2 aylık
ve haftalık okur dağılımları

4.şubat.2008 sonrası
Sayaç altından günlük izlenebilirler.
Herkese teşekkürler..

WeekPage LoadsUnique VisitorsFirst Time VisitorsReturning Visitors
W07 2008 5630273
W08 2008 6537334
W09 2008 9345387
W10 2008 9658508
W11 2008 12362611
W12 2008 6650473
W13 2008 10155505
W14 2008 7251474
W15 2008 13271656
W16 2008 121183

MonthPage LoadsUnique VisitorsFirst Time VisitorsReturning Visitors
Jan 0000
Feb 1711039013
Mar43624122318
Apr 21012711413

NumPerc.Country Name
drill down42094.81%TurkeyTurkey
drill down81.81%GermanyGermany
drill down40.90%FranceFrance
drill down20.45%LithuaniaLithuania
drill down20.45%Unknown-
drill down20.45%IndiaIndia
drill down10.23%MalaysiaMalaysia
drill down10.23%PortugalPortugal
drill down10.23%United KingdomUnited Kingdom
drill down10.23%ArgentinaArgentina
drill down10.23%United StatesUnited States


Meditasyon sitesi: Okuyucu dağılımı: 2008 Şubat-Nisan

13 Nisan 2008 Pazar

İstanbul'a nefes: Boğaziçi ve 3. köprü

Rekreasyon* alanı olarak bize nefes aldıran boğaz ve
Kuzeye onunla bir inci destesı gibi uzanan İstanbul,
Yeşillerine göz dikilmiş yine son zamanlarda, herkez ise uykuda..

Dünyada eşi benzeri olmayan yalı mimarileriyle,
Bize emanet edilmiş kültürel mirasımız ve bir zamanlar yunuslara yuva olmuş o kıyılarımız
Şimdi boynuna geçirilmeye çalışılan bir köprü daha var, senin..

http://istanbuluma.blogspot.com/2008/04/3kpr-canilik.html

(Sanal dünyalara çağrı,
Hareketın soyut mekanı,
hic bir zaman umursamaz, tepkisiz ve yansimasiz kalamaz..)

* dinlenme ve eğlenme

3 Nisan 2008 Perşembe

Baş Rol Oyunculuğu - Fuat Onan

Fikret Bey filmi

Öğrencilere, özellikle kültürüne hasret bırakılmış sinema severlere,

Türk sinemasına ve tiyatrosuna emek veren aktör Fuat Onan'ı ve Erol Keskin'i,
başarılı oyunculukları ile başrollerde izlediğimiz bu filmde,
eski günleri artık bize hiç bekleyemeyeceğimizi düşündürten bir zamanda derinden yaşattıkları ve unutmaya yüz tutmuş duygularımızı yeniden canlandırdıkları için gönülden kutluyoruz.

Filmle ilgili asıl yorumum için: http://filmlerden.blogspot.com/
Fuat Onan (Google'da)
http://www.fikretbey.com/

2 Nisan 2008 Çarşamba

The Web - Nebahat Erpolat

Çağrı

Katılımcılara,

Doğumunun ilk yıllarından sonra uzun süre yurt dışında (Avustralya) yaşamış ve ülkemizde kaldığı şu döndemlerinde gözlemlerinden hareketle yapacağı çalışmasına katılımcı ve destekleyici arayan Nebahat Erpolat'ın araştırmalarının deneysel altyapıları ve sunum ağırlığının yanısıra geleneksel kadın sorunlarına, yurt dışında yaşamışlığının verdiği farklı bir bakış açısı ile yaklaşacağını düşünmekteyiz.

Günümüz İstanbul'undaki kadın - erkek ilişkilerinin kalıplaşmışlığının aynasını yüzümüze tutmak ve aynanın çatlamış olduğunu, kadın sesi ve bedeni üzerinden düşündürtmek isteyen koreografın çalışmasını merakla bekliyoruz.

Ayrınıtlar için: Facebook-Nebahat Erpolat
İletişim için : Organizasyon Yöneticisi - Management of Organization
Hande Minetoglu Phone: + 902122345403 + 905373185412

14 Mart 2008 Cuma

Eril düzenin belirleyiciliği ve AKM


Modernizm dönemimizin simgesi: AKM boşaltılıyor..

Mekanı tümüyle gezişim sonrası edindiğim biraz duygusal izlenimlerimi, üzülürken geciktirmeden, düşünsel boyuta çıkararak sizlere aktarmaya çalışmalıyım sanırım.

Kaotikleşmeye her zaman yatkın olan özellikle de bunalan yapılarıyla bu eyilimliliğe sürüklenen insanlara karşı, eril bir yönetim anlayışıyla biraz köşeye sıkıştırıcılığı sürdüren çeşitli düzen (rejim) örnekleri, genellikle tarih boyu her türlü yerleşimde kendini hissettirmiştir.

Nefes almaya neredeyse, özgürce hiç olanak vermezcesine tasarlanmış daraltıcı mekanlara her uğrayışımızda ya da oralardan her geçişimizde bazı anlar vardır ki; soluk almamıza belli şartlar altında olduğumuz yani oralarda kaldığımız ve beklenilenleri yaptığımız sürece ancak ölçülü olarak izin verilmiştir.

Niye acaba diye, ola ki merak edersek ve geç kalmadıysak, birazcık tarihe doğru yolculuk etmemiz gerekecektir. Geçmişi okuyabilecek kaynaklarımız bir yerden sonra yetersiz kaldığında ise, ancak mimari - tarihi - kültürel - sanatsal korumacılıkla ayakta tutulması gereken yapılarımızın varlığını, bakımlarını ve işlevselliklerini geç kalmadan sorgulayarak ve sorumluluk üstlenerek sahiplenme şansımızı kullanıp, gelecek nesillere aktarmak için can atar duruma gelmemizle sağlayabileceğimiz, umarım çok geç olmadan ve daha fazla umarsız-kötü uygulama dersleri (AKM yıkımı gibi) almadan ancak, muhafaza edebilir durumda olacağımızdır.

Genellikle artık çağdaş diye işaretlenip zorunlu olarak böyle sayılabilecek olan, artan vahşi kapitalist düzenin baskısını göğüslemekte sınırlara gelmiş şizofrenikleşmiş kıvırmsal zekasıyla karma insan modeli, AKM türü mimari tasarımların üzerinde yarattığı baskısını da, (tekrar tekrar) içine tam sindiremediği için, çaresizce buna her maruz kalışında, günün şartları gereği kendini geçmiş canlı mimari örneklerden biri olan (yani canlı bir müze etkisi yaratan) özel bir mekana gelmiş gibi de hissedebilmektedir.

Ama bu insan aynı zamanda, mekanın Cumhuriyet sonrası gecikmeli de olsa sanatsal kültürümüzün canlılığına yaptığı katkılarla, bizi bu günlere kadar getirmesinde ki rolünün ayrımına geçte olsa varınca, onunla kısmen barışıp, bütünleşebilmektedir de..

İşte bu geçmişimizle tekrar tekrar tanışıp, barışıp bütünleşme hissini, artık gelecek nesillere, bu kadar iyi başka nasıl aktarabileceğimiz hususu, karanlık bir yol tercih edilerek, yapılacak yıkımla, artık bilinemez hale getirilmektedir. Yani toplumsal hafıza iktaidar hırs ve hesaplaşmaları içinde tekrar tekrar israrla silinmektedir.

Tepeden hızla ve zorla değiştirilen kapitalist düzenin dayattığı her türlü anlaşılmaz-israrcı ve kör-hırslı yaşam biçimleri yüzünden, geçmişimizi bize hatırlatan böylesine ilginçleşmiş bir tarihi kültürel miras ne yazık ki, şimdi yok edilebilmektedir.

Diğer yandan şu kısa ömrümüzde izi olan bu mekanla her karşılaşmamızda, onun silkeleyiciliğini, sadece özgür kalabilmek adına olsa bile, çaresizce bilinç altına ittirmeye uğraşırken, ola ki farkedilebildiğimiz her anda, oradaki etkinliğimizi tekrar sorgulayıp anlamaya çalışır bulmuşuzdur kendimizi.

Bu yüzden mekanın o şartlayıcı etkilerini hafızadan silebilmemiz bazen çok zor olmakta, toplumsal konumumuzu tekrar değerlendirmeye sürüklendiğimizi, mekansal bir etkileşim hissi ile tekrar kavrama uğraşımız sırasında anlarız ki, bu durumda kalışımızın sebebi, o güçlü Cumhuriyetçi, modernist kültürel bağlamımızı unutmanın olanaksızlığından ileri gelmektedir.

Yaşantımızda her türlü yeri olan geçmiş mirasımıza, hele bu ortak mirasımız olan AKM'ye verebildiği ve verebileceği dersler yüzünden çok gecikmeden daha da sahip çıkmalıyız..

Hiç bir güç, ortak kimliğimizi zedelemeye yönelemeyeceğini, tarihimize bakarak görebilir, bunun bedelini ağır biçimde ödemek istemiyorsa tabii..

6 Mart 2008 Perşembe

Türk Kadınlarına

Tarihimizde her zaman alnı açık, başı dik, aydın görüşlü, çalışkan, vefakar Cumhuriyet Çocuğu olarak yetişmiş kadın vatandaşlarımız, bu ülke sizinle vardır, sizinle gururludur, sizinle aydınlığa doğru yol almaktadır.

En büyük güvencemiz ve mutluluğumuz sizsiniz.

Kadınlar Gününüz kutlu olsun

5 Mart 2008 Çarşamba

2008-Kış Çatı Klasikleri

2007-8 kış döneminde,

Çatı dans salonunda,

Çalışmalara yön veren,

Gösterileri ön hazırlıklarını bizlerle Açık provalarda paylaşan,

Değerli dansçı, koreograf ve gönüllü eğitmenlerden

Aydan, Ayşe, Fransz, Defne, Juanna, Mustafa, Lerna, Ömer, Özerk, Özlem ..

ve çalışmalarını izleyemeyip kaçırdığım ayrıca ismini sayamadığım herkese,

Her gün akşamları ve hafta sonları,

aralıksız yarattıkları o çekici ve özel atmosfer ile,

bedensel zihinlerimizde sağladıkları açılımlar sayesinde,

ufkumuzda açtıkları o yeni kapılardan,

tüm katılımcıları destekleyici ve gerektiği kadar yönlendirici narin tutumlarıyla,

gösterdikleri ilgi ve özenle hep birlikte geçme kolaylığı sağlayan,

bizi ve çevremizi yükseltici eşsiz deneyimlerini bizlerle paylaştıkları için,

sonsuz ve içten teşekkürler..

Ayrıca sürekliliğini koruyabilmiş paylaşımcı dostlara ve

Sayıları hızla artan yeni katılımcılara,

Merak ve öz güvenlerini canlı tutabilmiş,

Katılımı ve deneyimi önemseyen,

Kendini gözlemleyerek bedenine, zihnine ve duygularına yön verebilecek yetilerini

Dolayısıyla bağımsız var oluşunu araştırıp,

Er geç daha da geliştirebilecek şekilde içinde bir umut ışığı taşıyan


herkese candan teşekkürler..

20 Şubat 2008 Çarşamba

Güle Güle Sezen

Çatı grubunda son yıllarda emeği geçen nadir simalardan Sezen'i de yurt dışına uğurladık, dün akşam, onun adına biraz sevinirken, ülkemiz adına ise biraz iç büküp, üzülerek..

Böyle çifte zıt durumların birlikte daha çok yaşandığı günümüzde, bazı sorular aklımıza takılıyor mu, hiç?

Küreselleşmenin dalgalarından entellektüel sermayemizi nasıl koruyabiliriz ? Beyin ve beden göçünü nasıl önleyebiliriz?

Mallar kadar insanların da dolaşım hakkı var tabii, ama yabancı ülkeler kurdukları bütünleşik sistemlerle, titiz bir şekilde seçerek alıyorken, niye yurt içindeki işbirliklerimiz bu kadar az ve sorunlu olmayı sürdürüyor?

Niye özdeğerlerimizle dünya arenasında fark yaratmakta bu kadar gecikiyoruz? Eksiklerimizi kapayıp, hatalarımızdan ders alamıyoruz, hiç?

Bu sorulara yanıt olarak, herkes bulunduğu yerden kendine en uygun olan mücadeleyi artık (yeterince) verebilse, belki beyin ve beden göçüyle hızla parçalanan toplumsal yapımızı da yeniden bir araya getirme adına çok geç olmadan bazı adımlar atabiliriz..

Dans hayatında gelecekte başarılarının ve mutluluğunun artarak sürmesi dileğiyle,
şimdilik hoşçakal Sezen..

19 Şubat 2008 Salı

İçimizdeki Bilge Simyacı

Bir Atölye Çalışması

Uzmanlar eşliğinde yeni açılımlara bir davetiye..

http://psiko-atolye.tr.gg/

7 Şubat 2008 Perşembe

Bedensel Hafızalar

Çatı - Çalışma Notları

Dün Koreograf Mustafa Kaplan yönetiminde bir akşam çalışmasında bedensel hafızalarımızı gözden geçirdik. Komik ve paranoyasallaşmış çağrışımlara kapılmadan, An'daki tehditleri algılmaya ve anında bize özgü bir tonda, uygun bir şiddette ve çarpıcı bir orjinallikte yanıt vermeye taşıdı, bizi çalışma.

Çelişki dolu bir yaşamda sosyal bedenleyken bile, nasıl sakin bir şekilde, vazgeçemeyeceğimiz o öz varlığımızla birlikte var olunabileceğinin sihirli ipuçlarını keşfetmek üzere yolculuğa çıktık, kısa (15 dakikalık) bir zaman diliminde, kendimize meydan okurcasına..

"Beden asla yalan söylemez; Gerçek, onun ayrıntılarında algılanır."

Dilimize yönelik saldırılara (medya, ön plandaki özensizler) her ne kadar uzunca bir süredir duyarsızlaşmış gibi gözüksekte;

Öğrenilmiş sözlerle yaşattığımız yapmacık kıvraklıklar, mimiklerimize karşın gizlenilebilir bir kıvamda içimize sindirdiğimizi sandığımız bir şizofreniyi andırsa da;

O kadar çok yalanı (söylem borozancılığı) beynimize sığdırdığımıza kendimizi inandırmakla harcadığımız zamanlarda;

Ayrıca kaçamak yaptığımızı sandığımız mekansal duvarlarla yaşattığımız sıkışmalarda;

Eninde sonunda bedenin kendini, o ele verişinde bir şekilde yaşanan ender karşılaşmayla, son bulacağı mutlak bir gerçektir.

Şimdi artık, çalışmada yaşadıklarımızla, eğer gerçekten orada olabildiysek, o gördüklerimizin ayrıntılarında gizli şifreleri çözerek, kendimizi daha da güçlü bir şekilde yenileyebilmeliyiz..

31 Ocak 2008 Perşembe

Dil ve Biz

Günlük konuştuğumuz dile benzer bir de beden dili var tabi bizlerin ilgisini çeken ve keşke ben onunla da sizlere bu konuyu anlatabilseydim.

Ama ne yazık ki sadece ana dil(ler)imize biraz deyinmeyi önemsiyorum, bu hafta. Buna sebep olan bir rastlantı sadece. Ne tuhaf, bilgi çağının yarattığı hızın kirliliği öylesine etkili ki.. Öyle planlı bir araştırmayla atmıyorum bu başlığı, tamamiyle hüzün dolu dostça bir paylaşımın derinliği, bir iki söz söylemeden bu konuyu unutup geçiştirecek kadar alıkoyamıyor beni sadece.

Üstelik oraya buraya çekiştirmeden konuşabilseydik şunu çok rahatlıkla söylerdik:
Hepimiz bu topraklar üzerinde iyi kötü ortak bir geçmişi paylaşıyoruz ve bunu sürdürebilmek istiyoruz..

Kimimiz bir takım kimlikleri, kimimizse bazı kimliksizlikleri tercih etmiş bir şekilde.
Hiç bir şeyin olmak zorunda olmadığı bir dünyanın peşine düşmüş hep birlikte yuvarlanıyoruz.
Ne övüp şişirmeye, ne de yerip dışlamaya hakkımız olmadığını bilip, yalnızca saygı duyarak..

Dille ne ilgisi var bu söylemin diyeceksiniz?
Aslında O, bir çıkış noktası ve hüzünlü bir tartışma konusu olmuştu, kimilerimizin kimliksizlik tercihine varan yolculuklarımızdan dem vurarak.
Benimde hüzünlenmekle yetinmeyip, bu sözleri söylememe sebep oldu, hepsi o kadarcık işte.

Alfabelerimiz,
Çoçukken kulağımıza fısıldanan o ninniler
ve anamızın kullandığı o unutulmamasını dilemekle yetinebildiğimiz dil(ler)imiz.. özümüz..

Herşeyi yeterince iyi ve zamanında koruma altına alamıyoruz belki,
Ya onu ..
(Dilimizi ?) (Sevgimizi ? , Ruhummuzu ? , Aklımızı ? ..)
Daha başka neler bırakabileceğiz gelecek nesillere acaba?

Ayrıca beden dilimiz de ne kadar kimliksiz kalabiliyor sizce? (Bedensel hafızalarımız)

27 Ocak 2008 Pazar

Uykuya dalmadan önce

Yeni bir konu (site, blog) - MASAL

http://masaliz.blogspot.com/

Kışları uykuya dalmadan önce
kulağımıza fısıldanan, içimizi ısıtan
masallarımızı
öksüz bıraktık.

Hızlandırılmış yaşamı biraz ağırdan alıp,
sıkıştığımız mekanların dışına doğru kayalım,
bakalım nelerle karşılaşacağız.

10 Ocak 2008 Perşembe

Etkili yeni bir alan

Yeni bir konu (site, blog) - DRAMA
http://psikodrama.blogspot.com/

Okullarda yeni yeni yer verilen ama, henüz eğitmen kadrolarıyla desteklenmeyerek geçiştirilip ihmal edilen bir konu, DRAMA.

Tıpkı yıllar boyunca önemi kavranılamayıp, küçümsenen müzik ve resim dersleri gibi şimdi de çocuklarımızın ve gençlerimizin adeta yurt dışına kaçması için onlara kaftan yerine (dar ağacına uygun bir) kefen biçiyoruz.

İleri yaşlardaki gençlerimizde durum öylesine vahim ki zaten küçükleri konuşmaya hiç değmeyecek bir tablo var. Halbuki o küçükler büyüyünceye kadar hiç olmazsa sakatlanmadan hayata karşı duruşlarını seçebilsinler.

Bas bas bağıran istatistikler: (ÖSYM kapılarında 1,7 milyon, kazanan 400 bin, istediği dalı bulabilen 30 bin, istediği işi bulabilen ise 3 bin)

"Bu dünyaya çocuk yapılmaz" deyip geçmek kolay. Çözüm aramak, sorumluluk almayı gerektirir.

Blog Listem

Telif Hakları

cumhurkocalar@gmail.com İstanbul, Türkiye

Bu veb sitesinde yayımlanan yazılar bu sitedeki orijinal linki verilerek kaynak gösterilmek ve yazarının adı mutlaka belirtilmek kaydıyla, ayrıca bir izin almadan internet üzerinden elektronik ortamda kullanılabilir. Yazıların basılı ortamda kullanımı için yazar izni gereklidir.