17 Aralık 2010 Cuma

Kikunokai Topluluğu -Japonya- Kasım 2010


"Gelenek ve Yaratıcılık"

Japonya ve Türkiye arasındaki dostluğun 120. yılı anısına gerçekleştirildi.





http://www.tr.emb-japan.go.jp/Japonya2010/Activities/Kikunokai/Kikunokai.htm

Yaz-Sonbahar 2010

Mevsimlerden Gösteri Notları
Yaz-Sonbahar 2010

Dans Platformu ile birikte biten yazın ve iDans Uluslararası Çağdaş Dans ve Performans Festivali ile yoğun geçen bir sonbaharın notlarını, sizlerle paylaşmaya tam zaman ayıramadığım için üzgünüm.

Umarım yakında, İdans ve aşağıdaki gibi bazı sürpriz gösterilerin notlarıyla gecikmeli de olsa, bir telafi yolu bulmaya çalışacağım.

Bunlardan birincisi; "Kikunokai" Topluluğu'nun Japonya ve Türkiye Arasındaki Dostluğun 120. Yılı Anısına Gerçekleştirdiği "Gelenek ve Yaratıcılık" Temalı Geleneksel Japon Dansı Gösterisi / Kikunokai Performance to Commemorate the 120th Anniversary of Friendship between Japan and Turkey "Japanese Dance-Tradition and Creativity" gösterileriyle Japon geleneksel kültürüne yapılan yolculuğumu sizlere aktarmak olacak.

Diğer yazımda ise, 'Pink Floyd Balesi’nin, geliştirilmiş 90 dakikalık yeni versiyonu hakkında, çağdaş dans seyriyle eleştirel karşılaştırmalı yorumlarım yer alacak. (Aslında, bu yaklaşımlarımın benzerlerini, Hollanda Dans Tiyatrosunu izlerken de hatırladığımdan sizlerle dayanamayıp paylaşmıştım. Ama biraz daha derinleştirmeyi umuyorum.) *3

Kaleme almaya çalışacağım en önemseyebileceğim yazım ise, Koreograf Willi Dorner'ın İdans 2010 kapsamındaki katıldığım sokak işinden yansımalar olacak sanırım.

Birde son olarak, git gide gelişip renklenerek, dans ile parlayan hayatlara yönelik son derece başarılı belgesel sunumlarını da içeren, III. Uluslararası Dans Film Festivali var tabi.

Şimdilik bu kadar, hoşçakalınız.

*3 : Bu dipnot kanalından, daha önceki "Nederlands Dans Theater II (Hollanda) - İst/2010"
yazımda 2 soruyla, yanıt aranmasına çalışacağım bazı sorular sormaya başlamıştım!

Nederlands Dans Theater II (Hollanda) - İst/2010

İstanbul modern dans seyircisi dün gece Hollanda'dan gelen genç ve dinamik bir grubu izledi.

Gösteri öncesindeki uzun açılış konuşmasından, grubun önceki gece İstanbul'un mistik atmosferinden kendini alamayıp, gece geç saatlere kadar Asmalı Mescit civarındaki eğlence yerlerinde kaldığını öğreniyoruz. Ama yine de grubun enerjisinin kusursuz uyumu ve gösterinin akışındaki bütünlük seyir kalitesini yükseltebiliyordu.

Dansçıların koreografiyle ve müzikle eşuyumu, dans tiyatrosunun çok abartılı yönlerine kaçmadan herşeyin yerinde kullanımı modern dansı, çağdaş dans seyircisi içinde izlenebiliyor kılıyordu.

Halbuki İdans'taki parçalarda, bu denli dansı ön planda görmekten sıkılmış,
daha farklı estetik arayışları deneyimlemeye de açık olanlara yönelik yaklaşımları görmek mümkün.

Gösteriye dönecek olursak, iki ara verilmesine karşın, seyircininde hatta, bazı dans severlerimizin minik seyircilerinin bile gösteriyi, sonuna kadar izleyebilmesi, son perdede de özel olarak o an, belirli matrak bir yaklaşımla, tek tek seçilmiş seyircilerin, her bir dansçı eşliğinde, sahneye alınarak, onlarında dans etmeye teşvik edilmesi, farklı bir açılımdan ziyade, birazda bariz bir zorlama gibiydi.

Tüm bunlarla karşılaşacağından bir haber seyirci için, yağmurlu ve soğuk havaya rağmen, salondaki yüksek katılım enerjisi de, bir mucize değil artık. İstanbul'luların dansın hayatlarındaki yerini çoktan keşfettiklerini, zaten 4 senedir süren, hatta daha uçlardaki gösteri sanatlarının zenginliklerini yanısıtan İdans gibi, daha ilerici, yenilikçi koreograf ve grupların katıldıkları festivallerin, artan seyirci kitlelerinden de anlayabiliyoruz.

Çocuklarımıza bile artık, ilk okuldaki yazma derslerinde, çizgisiz defterlerle,
el yazısına değer veren bir yaklaşım çoktan başlamış olduğuna göre;
baledeki o her açıdan kusursuzluğun zirve yaptığı dönemler biraz da geride kalmadı mı? *1

Salt tekdüze kalıpçıl estetik arayışlardansa, gerçeklik algılarımızı böylesine,
doğrudan aldatmaya ve manipülasyona gerek duymadan ve modern toplumun mükemmelliyetçilik takıntısından ve hastalıklarından artık kurtularak, özgürleşmemizi sağlamanın zamanı gelmedi mi? *2

* Modern ve Çağdaş dansta 15 yıllık fiili deneyimden ve 3 senelik yazın hayatından sonra artık; yanıt aranmasına çalışacağım bazı sorular sormaya çalışıp, bunları da yanıtlarını bulmak adına, sürekli hatırlayıp, güncelleyebilecek şekilde arşivliyor olacağım.

14 Ekim 2010 Perşembe

Introduction-Reggie Wilson

Solo Gösteri ve Ses-Hareket-Dans Atölyesi

Kökleri Afrika'ya uzanan sanatçının performansında çok kısa anlarla da olsa, yerel tadların zevkine varabildik. Yarattığı his ise benzersizdi.

Atölye çalışmasında ise, yine benzer bir deneyimi daha da derinden yaşamak arzumuz hüsrana uğradı:

Sanatçı nedense, o an salonda var olan gruba, önce biraz basit ses eşlikli hareket egzersizleri yaptırdıktan sonra, 2. yarıda Latin müzik eşliğinde modern dans figürlü bir kombinasyonun eğitimini vermeyi yeğledi.

Bu tür atölye çalışmalarında, katılımcıların sanatçıyla beklentilerini salt paylaşabilmesinin ötesinde; çalışmaya sanatçı hakkında en azından öz geçmişi ile ilgili belli bir ön hazırlığı yaparak gelmeleri de, belki daha nitelikli paylaşımlar için, belli bir özel ilgiyi uyandıracağından, kanımca ciddi bir önem taşımaktadır.

Bazen de ilginçtir ki, grup çok az sayıda katılımcıdan oluşmakta, hatta katılımcıların bir kısmı da, eğer biraz ağır yürüyen derin bir çalışma ise, rahatlıkla salonda uykuya dalabilmekte yada çalışmanın yarısında sanırım önceden de belirtmeksizin, salondan o an gerekçesiyle izin isteyerek hemen ayrılabilmektedir. (Ör:Kitt Johnson atölyesi) Halbuki geleceğin sanatçıları olacak katılımcıların, bu alanın gelişmesi için her türlü deneyimlerini paylaşmalarını arzularız.

Yazarsızlık, apaçık gözüken yukarıdaki gibi bir yayın açığı, durumu kendince üstlenenler,... Bir tür sorumlulukla bu açığı doldurmak için sarfedilen özel çabalar ...

Sanırım festivaldeki sanatçılardan bir kaç kişiyle yapılan özel sohbetlerde belki bir yerlerde yer alabilir. (Ör: Koreograf Willi Dorner ve Kitt Johnson)

Bu yayın açığının festival organizasyonunca, ilk festival zamanlarındaki gibi basılı bir bültenle olamasa da, en azından siteden yapılacak e-yayınlarla kapatılamamış olması da ayrıca üzücüdür.

Yine de, bu bağlamların yanısıra; sanatçının beden, nefes, ses ve hareket kullanımında benzersiz bir deneyime kapı aralamış olması, herkes için çok önemli bir katkı olmuştur.

Organizasyona ve sanatçıya teşekkürler.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Evet-Hayırlarımızlaydık

Açık bir toplum

iDans kapsamında İstiklal caddesi boyunca gerçekleşen sokak gösterisinde, katılımcılar kendi özel tercihlerini yansıtan yazılı mesajlar taşıyıp, bireysel sunumlar yaptılar.

Çağdaş yaşamın grup dinamikleri üzerinden ironik bir tarzda hazırlanan gösteride grup, toplumsal yaşama bakış açılarının zenginliğini yansıtan yaklaşımlarını da yer yer seyirciyle paylaştı. Verilen mesajların yanısıra, kişisel sunumlar da oldukça ilgi çekiciydi.

Kaynak: http://www.idans.info/2010/index.php?Festival=idans04&Application=Detail&Language=tr&Url=Yes-and-No&

Yes and No (Evet ve Hayır), İstanbul’da yaşayan farklı grupların katılımıyla oluşturulan, kent sokaklarını mesken tutan, kişisel olanın siyasileştiği siyasetin kişiselleştirildiği yarı şaka yarı ciddi bir miting.

Harekete geçme vakti! Evet ve Hayır, farklı bildiriler taşıyan bir grup insan tarafından gerçekleştirilen bir gösteridir. Gösteri yürüyüşü, oturma eylemi, ölme eylemi ve dans etmek gibi hareket ifadelerinden esinlenen bir grup insan kamusal alanda kendilerine yer aramaktadır. Her katılımcı şahsen önemli bulduğu ve “Şuna Evet” ve “Buna Hayır” biçiminde formüle edilmiş pankartlar taşımaktadır. Hem ciddi bir kararlılık hem de şiirsel bir mizah ile yoğrulan ifadeler politik olandan politika dışına ve özel konulara kadar çeşitlenmektedir. Alışılmış gösterilerden farklı olarak, bu grup kendi içinde farklı hatta çekişmeli ifadeler taşıyabilir. Evet ve Hayır bir hareket, kentsel alanlarda gerçekleşen bir grup koreografisi ve zihinsel alanlarımızda topografik bir harita çalışmasıdır.

Konsept ve yönetim: Michikazu Matsune Performansçılar: Arda Kaya, Artunç Yavuz, Bade Nur Okçuoğlu, Banu Taylan, Cansu Aydemir, Cansu Bakar, Cemal Erdoğan, Cumhur Kocalar, Deniz Aktan, Dündar İncesu, Ece Korucuoğlu, Ece İçel, Ekin Akbaş, Erdal Altunbaş, Eren Genç, Eser Ulun, Gözde Gümüşayak, Gülşah Bakır, Günce Miraç Dizman, Huri Gonca Gümüşayak, İsmail Bozkurt, Martina Rösler, Mehmet Camadan, Meral Aslan, Mert Yerli, Michikazu Matsune, Nebahat Erpolat, Osman Gökçe, Özlem Kaya, Selim Saygan, Serkan İlaslaner, Uliana Ezhova, Yöntem Yurtsever

Michikazu Matsune müze, galeri, tiyatro ve kamusal alanlar gibi çeşitli ortamlarda özgün kavramlarla projeler üretiyor. Sanat neden ve nerede olabilir sorularıyla ilgileniyor; çalışıyor ve sanat ve toplum arasındaki ilişkiyi alışılmadık bir yaklaşımla analiz eden eserler sunuyor. Performansları Avrupa, Asya ve Amerika’da 20’den fazla ülkede sunuldu. Aynı zamanda Avusturyalı sanatçı David Subal ile çeşitli projeler geliştirdi. Hâlen işitme sorunu olan kişiler için işaret dilinde bir konser geliştiriyor.

http://www.michikazumatsune.info/

Bodies in Urban Spaces-Willi Dorner


Bir Sokak Performansının İçinden

Yağmurlu havaya karşın bir haftalık geniş katılımlı bir grup çalışmasının ardından, geçen haftasonu 90 dakikalık bir parkurda, semt sakinleriyle kalabalık caddelerin kesiştiği farklı kamusal alanlarda şaşkın bakışlar karşısında gerçekleşen sokak performansı hakkında yaşanan deneyimler fotoğraflarıyla pek yakında sizlerle olacak.

Koreograf : Willi Dorner

22 Eylül 2010 Çarşamba

Dans Platformu İstanbul

2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Etkinlikleri

Bu etkinlikler kapsamında, sadece 1 haftalık bir süreyle (CRR'de yaratıcı bir şekilde) yer açılabilmiş gözüken, doyasıya dans etkinlikleriyle buluşmak isteyenlerinde kaçırmadan izlemesi beklenilen son derece iyi organize edilmiş eşsiz bir buluşmaydı.

Farklı dans alanlarından misafir deneyimli eğitmenlerin liderliğindeki atölyelerde, dansın sağladığı enerji, hep doruktaydı.

İstanbul dışından da katılımcıları çeken, fakat Türkiye'de bu çapta ancak aralıklı olarak gerçekleşebilen benzerine 10 yıllardır rastlanamayan eğitim çalışmalarının, artık 2010 ile sınırlı kalmayıp, yerli eğitmen adaylarınca çoktan farkedilip, düzenli bir şekilde çeşitlendirilip, derinleştirilerek, Türkiye'ye dalga dalga yayılmasını diliyoruz.

Bugünkü forum da, her türlü paylaşım anlamında, açık farklı bir dialog ortamı yaratılacağını umarak, bu tür panel, forum gibi etkinliklerin de her zaman önemli bir yer ve değer taşıyor olduğuna dair ortak katılımcı kanının gelişip güçlenmesi ümidiyle, alana özgü gözlem ve deneyimlerimle ilgili bazı geliştirilebilecek önerileri de içeren saptamalarımı sizlerle paylaşmak istiyorum:

Halen, çağdaş dansın gelişimine engel gözüken büyük aksamalar:

  1. Çağdaş dans gösterilerine uygun salon tasarımlarına yer verilmeyişi,
  2. Farklı etkileşim platformlarının gelişmesi için merkezi (T.C. Cumhurbaşkanlığı, Hükümet, TBMM, Partiler) ve yerel (Valilikler, Belediyeler, İlgili İdareler) teşviklerin olmayışı yada ortak kaynakların, daha uygun kalıcı kabullere dayalı yaygın paylaşılamayışı,
  3. Bu yüzden ilgili olabilecek tekel de oluşturmayaccak şekilde, farklı bireysel/kurumsal girişimcilerin yeterli düzeye çekilemeyen katılım eksikliği,
  4. Yayın, eğitim ve gösterilerin ön planda olduğu organizasyonların sayıca yetersizliği,
  5. Maddi desteğin ötesinde, kurumlar liderliğinde, (çalışma salonlarının, kitap/film/yayın arşivlerinin paylaşımı gibi) ortak özel kaynak paylaşımına dönük, katılımcı çalışmalara açıklığın yeterli düzeyde sağlanamaması.
Birikimlerin gelecek kuşaklara aktarımındaki önemli yetersizlikler:
  1. Kapsamlı araştırmalara dayalı kitaplara pek rastlanılmaması (yada çok yetersiz sayıda olması),
  2. (İlgili çevirmenlerce oluşacak girişim platformlarına destek sağlanılarak aşılabilecek) çeviri eksikliğinin bile giderilemeyişi,
  3. Derinlikli araştırmalarla, alana özgü yada yakın kültür - sanat konularıyla ilişkili güncel eleştiri - araştırma yazılarıyla oluşabilecek, katılımcı periyodik yayın çıkarma eğilimlerinde hep emekleyiş safhalarında oyalanışlar,
  4. Bu yöndeki etkinliklere destek bulma arayışlarındaki yetersizliklerin yanısıra, kurumsal tanınırlıkla ilgili çağdaş dansın marka değerinin artırılmasına yönelik proje eksikliği,
  5. Dansçı, koreograf, grup, dernek, okul, eğitmen katılım ruhundaki aşırı-içe dönüş eğilimleri,
  6. Okullarla yada özel atölyelerle sağlanan eğitimlere ulaşma zorluklarının hala yetenekli olan genç katılımcılar için, burslu destek sistemlerine dahi bir türlü açılamıyor olması.
Dansın özel bir yaşı yada zemini yoktur.
Kamusal alan bu anlamda, sanatsal ilgi alanlarımızı paylaşıp, genişletmek üzere hepimize açıktır.
Yeni buluşmalar da görüşmek dileğiyle hoşçakalın.

Güncel Haberler:
  • iDans yaklaşıyor. kombine bilet olanaklarından yararlanmakta gecikmeyin.
  • Çatı'da bu haftaki Buttoh atölyesi * üye olan herkese açık.
* Çalışma, 3 ay önce 103 yaşında kaybettiğimiz usta Kazuo Ohno'nun asistanınca yürütülüyor.

22 Haziran 2010 Salı

Sound Painting - Denis LEBLOND

Atölye – “Sound Painting” – Denis LEBLOND – France – February - 2010


Ses, beden ve hareket üzerinden orkestral yaratıcılığın ve karşılıklı eşliksel uyumun, pekişerek çoğalabilme olasılıklarına tanık olduğumuz bir grup çalışmasının içersinde bulunmuştuk.

Bu olasılıklara katkıda bulunma farkındalığının geliştiği anlarda, yer yer bireysel solo performanslarımızı da deneyimliyorduk.Yaratıcılığın en doruk anlarının, karşılıklı destekle
çoğalışında, grup enerjisinin önemi kendisini hissettiriyordu.

Çalışmanın alt yapısının iyi örüldüğüne böylece tanık olmuştuk. Halbuki baştan, biraz hiyerarşik dışsal bir yönetimin (yani kısaca şefin varlığı) kaçınılmaz belirleyiciliği, bu altyapının alışılageldik önemli bir unsuru gibi duruyordu.

Fakat sonra bu bilinen gerçekliğin, yine şefin izniyle aslında birazda karşılıklı insiyatifle aşılabilirliği kimilerince farkedilebildi. İşte, o zaman, eşilikli doğaçlamalar keşfedilmeye değer bir deneyim oldu.

Birden ilginç bir altyapıdan doğmuşcasına; gerçek bir performansın öncülünün ancak, içsel bir arayışla gerçeklenebilirliği yine kendiliğinden belirginleşmişti. Yine böylece, zaman zaman kolay unutulamayacak, eşsiz yaratımlarında önü açılmaya başlıyabiliyordu. Solo doğaçlamalarımız, grup tansiyonunu hissedebildiğimiz oranda kendini dışarıdan iyice belli ediyor, bu hazırlık tamamlandığında şef tarafından hızlıca fark edilmişliği sayesinde, basit ama oldukça şiirsel işaret dilli bir yönergeyle, ön plana çekiliyordu. Grup yer yer biraz daha solo ağırlıklı bir akışa geçirildiğinde, yine grubun da kaçınılmaz bir şekilde desteğini alabiliyor olduğunda, 10-15 dakikalara uzayabilen zaman dilimlerinde, kendini yavaşça çok rahat bir şekilde seyirciye de kabul ettirebiliyordu.

Yönergeler de, bu altyapıda, şefin kullandığı başka bir belirleyici araç olan komut dizgelerinden oluşuyordu, tabi. Bunlar sayesinde, akışının dinamikleri, doğaçlama değişebilen yönü, katmanlı partisyonel yapısının oluşması kolaylaşıyordu.

Kısaca çalışmanın, kendine özgü bir dili vardı ki, bu da sessiz, anlamlı ve basit hareketlerden oluşan öğrenilmesi kolay bir yapıydı.

İstersek, başka bir dünyanın içersine girmemizin ne kadar kolay olabileceğinin kanıtı gibi.

Teşekkürler.

İstanbul

2010/Haziran

19 Ocak 2010 Salı

En deneysel yıl - 2010'da bir e-yayıncılık girişimi

2010

Çatı Dansın temellendiği (HBDP) eksenlerden doğan bir e-Yayıncılık hareketi denemesi

"Hareket - Beden - Dans - Performans" (HBDP) üzerine yoğunlaşan, Çatı katılımcılarının not defterlerindeki ilk karalamalarla filizlenerek başlaması hayal edilen, henüz sadece kafalardaki bir e-dergi projesi artık gündeme getirilebilir mi, (yani bu olası mı) acaba? sorusuna yanıt arıyor şimdilik...

Tabi bunu da diğer çalışmalarımız gibi denemeden bilemezdik ve o yüzden işte artık emekleyerek bile olsa, büyük bir zevkle, açık bir platformda, birlikte deniyor olacağız...

Fikrin (5.ocak.2010) ilk belirgin şekilde e-postayla yayılıp paylaşılmaya açıldığı tarihten bu yana, sadece 13 tam gün geçti. Bu ilk asal süreçte geldiğimiz aşama ise henüz, sözel olurluluklardan öteye geçemedi belki de. Ama bu nedense, hiç moral bozmuyor. İlk gönüllü yazı bile, oldukça umut verici bir ufku aydınlatıyordu önümüzde... (CG'ye teşekkürler.)

(Ne de olsa) Öngörüler hayal kurmakla başlar.

(Belki de bu işin Don Kişotluğu da şimdilik bir kaç kişiye düşüyor,

konu olgunlaştıkça, elbet içimizden katılanlar hatta yayını devralmak isteyenler bile çıkacaktır.
Zaten bu gemi hep böyle yürümüştür, Çatı da...
Her gün kapıyı bir başka gönüllü açarak...)

Fısıltı gazetesi

Blog Listem

Telif Hakları

cumhurkocalar@gmail.com İstanbul, Türkiye

Bu veb sitesinde yayımlanan yazılar bu sitedeki orijinal linki verilerek kaynak gösterilmek ve yazarının adı mutlaka belirtilmek kaydıyla, ayrıca bir izin almadan internet üzerinden elektronik ortamda kullanılabilir. Yazıların basılı ortamda kullanımı için yazar izni gereklidir.